Metin's blog (Hayata dair sesli düşünceler...)metin c.

28 Haziran 2008

Siyah Çanların Sesi

Yalnız bir gecenin sessizliğinde,
Adını öğrendim ilk önce.
Sonra sesini duydum.
Eski bir dosttu sanki o nefes.
Metin ol dedi içimden bir ses.
İhtiyatlı davran diyordu,
Nitekim herşeyin bir zamanı vardı.

Bir zaman ki, geçmek bilmeyen,
Ebediyete teveccüh etmiş bir zaman.
Nereden geliyordu bu hoş ses?
İçimin en derinliklerinde yankılanan.
Mağrur bir güldü sanki o,
Lahuti bir tevazu iliklerine işlemiş.
Elmaslar onun yanında bir parça kömür,
Engin denizlerse bir damla su.
Vakar bir rüya görünmüştü gözüme,
Lakayd kalması namümkün.
En içten duygular başladı o zaman
Narin ve sessiz.
İnci taneleri misal,
Rastgetirilmiştik biz,
Maviliklerin güzelliği,
İçimizi ısıtmıştı bir kere.
Siyah Çanların Sesi
İşitilir olmuştu artık gökyüzünde,
N...

25 Mayıs 2008

Gül



Bir gül ki, güller açsın.
Bir gül ki, senin kadar saf ve temiz.
Bir gül ki, kainat gülsün.
Bir gül ki, seni hatırlatır bana.

Y......

Yalnız bir gecenin sessizliğinde,
Adını öğrendim ilk önce.
Sonra sesini duydum.
Eski bir dosttu sanki o nefes.
Metin ol dedi içimden bir ses.
İhtiyatlı davran diyordu,
Nitekim her şeyin bir zamanı vardı ve o zat bu güzel günde doğmuştu.

31 Ağustos 2007

Güzel

...
Yanıp kül olmak güzel
Sararıp solmak güzel
Hasretle dolmak güzel
Ölümsüzlük bağrında
Bu sevdanın uğrunda
Yaşamak ölmek güzel
...

Uğur Işılak

30 Ağustos 2007

Save my feelings or not?

21 Ağustos 2007

God chose me

08 Haziran 2007

izz..

seems simple, but is complicated
make excited than ever
practically impossible to solve
don't know how to deal with
imagining is perfect until ends
when ends, feel the pain
time will help, will end the misery
but don't know when it ends
what will happen to me.

13 Kasım 2006

One more reason not to tell a LIE

Never tell a lie, so that you won't have to remember what you said.

Su damlası

Yemyeşil bir yaprağın üzerinden kaymaya başlayan bir su damlasıydı o. Saydamlığı ve güneş karşısındaki parlaklığı insanı mutlu etmek için yeterliydi. Ve olağanca hızıyla yaprağın sonuna doğru ilerliyordu.

Arkadaşları onu oyuna almamış, yüzünde ise tatlı kirler. O an tek istediği top oynayabilmek. Yaşlı bir amca, onu görüyor ve birlikte tezgahında horoz şekeri satan adama gidiyorlar. Çocuk, gözünde amansız bir mutluluk, elinde ise horoz şekeri evinin yolunu tuttu bile.

Hasretle geçen 4 ay. Geleceğini bildiği son günlerde uykuları kaçıyor. En son dört ay önce izine gelince gördüğü oğlunu görebilecek bugün. Hatta eli kulağında, her an gelebilir. Ve kapı zili çalıyor. O ne güzel ses. Ana koşarak kapıya gidiyor ve kapıyı açtığındaki mutluluk adeta gözlerinden fışkırıyor.

Bir telefon geliyor, ama toplantıda. Önemli olsa gerek diye düşünüyor ve izin alarak toplatıdan çıkıyor. "Efendim hayatım?". Telefonun karşısındaki ise bir polis memuru. "Şu anda kaza mahallinden arıyorum. Eşiniz bir kaza geçirdi ve sizi aramamızı istedi, şu anda hastane yolundayız." Başından aşağıya kaynar sular dökülüyor. Zorlu bir ameliyatın bitmesi bekleniyor. Ameliyathaneden doktor çıkıyor ve "Hayati bir tehlikesi kalmadı, şu anda sadece müşahade altında tutmamız gerekiyor." Ağlamaktan şişmiş o gözlerden, mutluluk göz yaşları süzülmeye başlıyor.

O gün kendini hiç iyi hissetmiyor, lösemiyi yeni atlatmış olmanın verdiği korkuyla hastaneye koşuyor. Doktor bazı testler yapıyor.Ve sonra doktor garip bir yüz ifadesiyle, hamilesiniz diyor. O an gözlerindeki ifade şaşkınlığın ve mutluluğun resmi olsa gerek.

Ve su damlası büyük bir coşkuyla toprağa düşüyor. Yaprak üzülüyor, topraksa sevinçli. Her yerde kuş sesleri,toprak yığının başında bir taş var. O mermer taşta ise "Metin" yazıyor ve hayat devam ediyor...

11 Kasım 2006

Ölüm (Hayır! Bu konuyu geçelim)

Her ne kadar düşünmek istemesem de, her ne kadar bu konudan kaçsam da, bir şekilde bir yerlerde beni yakalar ölüm. Klasik korkular gibi "korkularınla yüzleş" klişesi neden ölümde işe yaramaz ki!
Hayatın tam ortasında durur ölüm, tıpkı hayat gibi. Ama ölümü kabullenemeyiz, hayatı kabullendiğimiz gibi. Bunu kabullenmenin bir yolu olmalı. Evet, hızlı ve pratik bir çözüm bulmalıyız bu olaya. Buldum! onun adını anmayız. Onu hatırlatan şeylerden kaçınır, onunla ilgili konular açıldığında onları kapatarız. "Hey! güzel şeylerden konuşalım" deriz. Ama bu bizi, deve kuşunun kafasını kuma gömüp onun avcıyı görmediği gibi avcının da onu görmediği düşünce(!) kalıbına sokar. Zira ölüm, avcı misal bizi görecektir, biz onu düşünmesek bile.
Buna bir çare bulmak lazım ...

08 Kasım 2006

Arkadaş

Bir an vardı, arkadaşımla güldüğüm
Bir an vardı, arkadaşımla kavga ettiğim
Bir an vardı, arkadaşımı bıraktığım
Geriye bu an kaldı ve o arkadaşımı kaybettim...
value="http://dandirik.googlepages.com/xspf_player_slim.swf?song_url=http://dandirik.googlepages.com/arkadas.mp3&song_title=Arkadas" />

07 Kasım 2006

Inevitable end

Some religions claim that every alive in the world will be dead with no exception. Isn't there any possibility that is not true? Isn't there any chance that this is theoretically disproved. Otherwise, we can say that, humanity is pathetic. If someday I 'll
die, then i need really powerful reasons to live. Cause it could be so hard to live, just knowing I'll be dead.

06 Kasım 2006

Söz

Bilmek yetmez, uygulamak da bazen yetersiz kalır, hissetmek gerekir...

Gelecek ve güven

Geleceğin bilinmezliğinin insan kalbinde oluşturabildiği tahribat sınırsızdır. İnsan, insan olması itibariyle böyle bir sorumluluğu alabilecek kabiliyette olmalıdır. Düşünebilmenin, aynı zamanda geleceğin de ne olacağı şeklindeki endişeye dönüşebilmesi , her şeyin süt-liman olmadığı bu dünyaya gayet uygun düşer. İşte tam bu noktada insan güvenebilecek bir şeylere ihtiyaç duyar.

05 Kasım 2006

13 Gün (Kısa Film Senaryosu)

4 Nisan 2126, kara güne 13 gün var.
Sabah korkuyla gözlerimi açıyorum. Birden bire karnıma bir acı giriyor. Çünkü o gün yaklaşıyor. Bugün dahil tam 13 gün var.
Gözlerim açık, tekrar aynı düşüncelere dalıyorum. Son 10 yıldır Güneş Sistemi dışı yolculuklarda büyük aşama kaydedilmişti. Ve o yıllarda Sekripton keşfedilmişti. Sekripton güneş sistemi dışında dünyaya 1 saat-ışık uzaklıkta mükemmel insansız bir dünyaydı. Bu dünyayı yeterli görmeyen insan için, dişlerini bilemesine neden olmuştu.
Hala anlayamıyorum böyle büyük bir hatayı nasıl yaparlar. Binlerce ışık yılı uzaklıktaki çarpışmaları onlarca yıl önceden görebilen insanoğlu, nasıl dünyayı hedefine almış ve dünyanın yarısı büyüklüğündeki göktaşını göremez. Evet son 17 gündür bildiğimiz bu kara gerçek o güne çoktan ismini verdi, KARA GÜN !
Şu anda acizliğimi bir kez daha hissediyorum. Hem insan, hem de millet olarak bu kadar olabiliriz. Tek bir yolculuk gemimiz olmadığı için, hiç bir türk Sekripton'a gidemiyor. Çin dünyanın en gelişmiş uzay teknolojisine sahip olduğu için yüz bin insanını Sekripton'a götürdü bile.
Yapacak hiçbir şeyim yok. Bir şeyi beklemenin hiç bu kadar zor olacağını tahmin etmezdim. Ve ben dünyanın ve kendi ölümüme 13 gün kala gözlerim açık, ruhum kapalı bekliyorum.

Melike'ye teşekkürler.